Pașaköylü Yeșim, Yeșil Hat’tan uzakta yașar.
Yeșim’in bir tek yeșil bir anaokul önlüğü vardır. Her okul günü, sabah saat
yedide, evlerinin önündeki yasemin talvarının altında durur. Șöyle bir yukarı
bakar. Herzaman masmavi ve bulutsuz olan gökyüzünü tepesindeki yasemin talvarı
tam ortadan yeșil yeșil böler. Birgün binmeyi planladığı o saat 6:30 uçağı bir
yasemin çiçeği gibi gelip ağacına girer. Yeșim’in ruhuna da o umut. Uçan
yasemin, ağacından çıkmadan, yeșil okul minübüsü kapıda belirir. Yeșim, minibüste
oturan Yașar’ın yeșil gözlerine bakar ve yanakları kızarır. Minibüsün kapısı
açılır. Yeșim’in gözleri yerde, șöföre kafasını sallayarak gelmek istemediğini
belirtir. Kapı kapanır. Yeșil minibüs Yeșimsiz hareket eder. Sonra ıșıklarda
durur. Yeșil ıșığın yanmasını beklerken șöför kendine “Niye yine binmedi
minibüse Yeșim? Sakın bu çapkın Yașara așık olupta, utanıyor olmasın?” diye
sorar ve gülümser. Yașar da gülümser, o da kendine “Yașasın! Yine bu inek boku
kokulu Yeșim olmadan gidiyorum okula. Bu göçmenler hiç yıkanmaz galiba?” der.
Yeșim okulun yolunu tutar yürüyerek. Yeșil, Yeșim’in boyundan büyük,
öbür tarafını göstermeyen çitler boyunca yürür. Çitlerdeki bir açıklıktan öbür
tarafa geçer. Sadece okula kestirme değil, hem de zevkli bir yoldur bu.
Pașaköy’deki bu çitler, Pașa’yı, köyden ayırır. Havası farklıdır butarafın.
Kurak ve inek boku kokmaz. Çimen ve taze ekmek kokar. Akșamki bulgur halen
midesini șișirmesine rağmen Yeșim acıkır her seferinde butarafta. Askeri
kantinin önünde bekleyen malzemelerden bir yeșil elma çalmadan geçemez Yeșim. Sadece
burda bulunur yeșil elma. Yeșil elmasını yerken, koșan, yeșil üniformalı
askerleri seyreder. Askerler marș söyler Yeșim tekrarlar:
Yemyeșil oldumu
Yaylalar yaylalar
Yarimi hatırlatır
Yaylalar yaylalar
Kalbim yarde kalsın
Yaylalar yaylalar
Bedenim Pașa’nındır
Yaylalar yaylalar
Yeșim okula varır. Andımızı okuduktan sonra sınıfa girer. Öğretmen girince ögrenciler ayağa kalkar.
“Günaydın!” der öğretmen, ögrenciler “Saol!”. Yarısına kadar yeșil boyalı camlar
dıșarıyı göstermez. Sadece mavi gökyüzü görünürdür. Saat 7:30 uçağı görünür.
Bir tebeșir kadar küçük görünen uçak, camın yeșil boyalı kısmına girip
kaybolur. Yeșim’in içine de o umut. Aynı anda öğretmen yeșil çantasından beyaz
tebeșir çıkarır. Yeșil tahtaya büyük harflerle, kocaman “EN BÜYÜK TÜRK ATATÜRK”
yazar. Yeșim de herkes gibi bunu defterine sayfalarca yazar, yeșil satırların
dıșına çıkmadan.
Yeșim okuldan çıkar. Upuzun, sıra sıra dizilmiș
yeșil selvileri takip eder. Selvilerin bir tarafında yeșil nokta Yeșim, öbür
tarafında bir zamanlar yeșil tarlalar. On, onbeș selvi sonra iki minare. Yeșil
sarıklı hoca geç kaldığı için firçalar Yeșim’i. Sonra yeșil kablı Kuran’dan
arapça “Allah tektir, Allah’a inanmamak günahtır” yarım saat tekrar edilir.
Yeșil halıda namaz kılar Yeșim.
Yeșim evine gelir. Hava kararmadan ineklere
yeșillik verir ve tașımakta zorlandığı yeșil kovaya sütlerini sağar. Hava
kararır ama Yeșim’in iși bitmez. Sütü boșaltır ve aynı yeșil kovada; kocaman,
yeșil bir sabunla; delik, yeșil üniformasını yıkar. Boyunun yetișmediği, üsteki
yeșil çamașır ipine, bir sandalye yardımı ile çıkıp, üniformasını serer. Ta
uzakta görünen parlak, sarı ıșıklar, yeșil çamașır telinin üzerine dizilir.
Saat 20:00 uçağı yana söne gelir yeșil üniformanın deliğinden girer. Ona binip,
o uzak ıșıklara varabilme umududa Yeșimin içine. Pașaköylü Yeșim Yeșil Hat’tan uzakta yașar.
H. Djuma